Bazı filmler
vardır; yaklaşık 2 saatliğine hoş vakit geçirmenizi sağlar, sizi eğlendirir ve
bittikten hemen sonra hayatınızdan çıkıp gider. Ama bazı filmler vardır ki
sonrasında hayatınızdan öyle kolayca çıkıp gitmez. Günlerce bazen haftalarca
aklınızı, düşüncelerinizi meşgul eder. Filmi bittikten sonra da yaşamaya devam
edersiniz.
2003
yılında Lionel Shriver’in yazdığı aynı adlı romanından senaryolaştırılan filmi
7 milyon dolar bütçeyle İskoç yönetmen Lynne Ramsay çekti.
Sıradışı kurgusu ve başarılı flashbacklere bir de renk kullanımını, (kırmızı) anlattığı öyküye inanılmaz derecede başarıyla bağlamış olan yönetmenin filmini seyrederken beyazperdeye kilitleniyorsunuz. Dişlerinizi sıkıyor gerildikçe geriliyorsunuz.
Bu yıl,
filmdeki rolüyle Altın Küre En İyi Kadın oyuncu adayı olan Tilda Swinton o kadar
başarılı ki bu yıl ki tüm ödülleri şüphesiz alacaktır. Ayrıca Ezra Miller’ın da
cok başarılı olduğunu belirtelim.
Filme
gitmeden önce filmin konusu ile ilgili hiçbirşey okumamanızı ve hamile olanların bu filmi izlememesini öneririm.
2011 Londra
Film Festivali En İyi Film Ödülü’nü alan film bence 2011 yılının en iyi filmi.
Kaçırmayın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder